27 Mart 2012 Salı

Enstrüman Bakımı Nasıl Yapılır ?


Çalgı bakımı; günlük, aylık ve genel olmak üzere üç bölüme ayrılır.

Günlük Bakım: Çalgı kullanılmaya başlandığı zaman, dış etkenlerle karşılaşır. Bu etkenler; sıcak, soğuk, nemli ve kuru hava, toz, soluk birikintisi vb. gibi şeylerdir. Çalışma sonunda, yukarıda sayılan etkenlerin oluşturduğu aksaklıkların giderilmesi, günlük bakıma girer. Bu bakım çalıcı tarafından yapılır.
Aylık Bakım: Günlük bakımda yapılamayan, genel temizlik ve yağlama işidir, bu bakım da çalıcı tarafından yapılır.
Genel Bakım: Çalıcı tarafından günlük ve aylık bakımda giderilemeyip, teknisyen yeteneği isteyen aksaklıkların bakımıdır. Çalıcı, çalgısını temiz olarak korumak ve her zaman en iyi çalma koşulları içinde bulundurmakla sorumludur.

KÜÇÜK FLÜT - BÜYÜK FLÜT
Günlük Bakım: Günlük çalışma sonunda, çalgının ağızlık ve gövdesinin içerisindeki soluk birikintileri ile üzerindeki tozun silinip temizlenmesidir.

Aylık Bakım: Günlük bakım işleminden sonra çalgının sökülerek temizlenip yağlanmasıdır. Bu bakımda çalıcı; eğimi bozulan veya kırılan yayları ve ayar ile bağlantısı olmayan tek çalışan perde güderilerini değiştirebilir.

Genel Bakım: Günlük ve aylık bakımların dışında kalan işlemlerdir. Çalgı onarım teknisyenleri tarafından yapılır. Çalgının tüm olarak bakımıdır ki, güderi ve yayların değiştirilmesi, vida, mantar ve keçe ayarlarının yapılması gibi işlemlerin kapsar.

Küçük Flüt veya Büyük Flütü temizlemek için çalıcının, her kutuda bulunan bir ucu delikli demir çubuğu kullanması gerekir, yumuşak bir bez parçası çubuğun ucundaki deliğe sokulup iyice sarıldıktan sonra gövdenin içine sokularak temizleme işlemi yapılır. Çalgının üstündeki tozlar ayrı bir bez parçasıyla silinir. Soluk birikintilerinin etkisiyle güdenlerin çabuk çürümesini önlemek için, bu temizliğin her çalışma sonunda aksatılmadan yapılması gerekir. Çalgı hiç bir zaman perdeleri üzerinde bırakılmaz.

OBUA - KORANGLE - BASSON
Günlük Bakım: Günlük çalışma sonunda, çalgının kamış bölümü ve gövdesinin içerisindeki soluk birikintileri ile üzerindeki tozun silinip temizlenmesi ve eklem mantarlarının vazelinle yağlanmasıdır.

Aylık Bakım: Günlük bakım işleminden sonra çalgının sökülerek temizlenip yağlanmasıdır. Bu bakımda çalıcı; eğimi bozulan veya kırılan yayları ve ayar ile bağlantısı olmayıp tek çalışan perde güdenlerini değiştirebilir.

Genel Bakım: Günlük ve aylık bakımların dışında kalan işlemlerdir. Çalgı onarım teknisyenleri tarafından yapılır. Çalgının tüm olarak bakımıdır ki, güderi ve yayların değiştirilmesi, vida, mantar ve keçe ayarlarının yapılması gibi işlemleri kapsar.

Bu çalgıları temizlemek için çalıcının, her kutuda bulunan yumuşak tüylü fırçayı kullanması gerekir. Bu çalgıların içini demir bir çubukla silmek kesin olarak yasaktır. Çalıcının yumuşak tüylü fırçayı her zaman kutusunda bulundurması zorunludur. Eğer bu fırça yitirilmiş ise, yenisi gelene dek temizleme işlemi; bir ucuna mantar veya güderi (ağırlık olarak) bağlanan, bir ipin diğer ucuna yumuşak bir bez parçası bağlanıp, ipin ağırlıklı ucu çalgının içeri sine sarkıtılarak bezin çekilmesi biçiminde yapılır. Soluk birikintilerinin etkisiyle, güdenlerin çabuk çürümesini önlemek için, bu temizliğin her çalışma sonunda aksatılmadan yapılması gerekir. Kamışlar her çalışma sonunda özenle silinmeli ve korunmalıdır. Çalgı hiç bir zaman perdeleri üzerinde bırakılmaz.

KLARNETLER
Günlük Bakım: Günlük çalışma sonunda, çalının bek bölümü ve gövdesinin içerisindeki soluk birikintileri ile, üzerindeki tozun silinip temizlenmesi ve eklem mantarlarının vazelinle yağlanmasıdır.

Aylık Bakım: Günlük bakım işleminden sonra çalgının sökülerek temizlenip yağlanmasıdır. Bu bakımda çalıcı; eğimi bozulan veya kırılan yayları ve ayar ile bağlantısı olmayıp tek başına çalışan perde güderlerini değiştirebilir.

Genel Bakım: Günlük ve aylık bakımların dışında kalan işlemlerdir. Çalgı onarım teknisyenleri tarafından yapılır. Çalgının tüm olarak bakımıdır ki, güderi ve yayların değiştirilmesi, vida, mantar ve keçe ayarlarının yapılması gibi işlemleri kapsar.

Bu çalgıları temizlemek için çalıcının, her kutuda bulunan yumuşak tüylü fırçayı kullanması gerekir. Bu çalgıların içini demir çubukla silmek kesin olarak yasaktır. Çalıcının yumuşak tüylü fırçayı, her zaman kutusunda bulundurması zorunludur. Eğer bu fırça yitirilmiş ise, yenisi gelene dek temizleme işlemi; bir ucuna mantar veya güderi (ağırlık olarak) bağlanan bir ipin, diğer ucuna yumuşak bir bez parçası bağlanıp, ipin ağırlıklı ucu çalgının içerisine sarkıtılarak bezin çekilmesi biçiminde yapılır. Soluk birikintilerinin etkisiyle, güderilerin çabuk çürümesini önlemek için, bu temizliğin her çalışma sonunda aksatılmadan yapılması gerekir. Kamışlar her çalışma sonunda özenle silinmeli ve korunmalıdır. Bekler sabunlu ılık su içerisinde sık sık yıkanmalıdır. Çalgı hiç bir zaman perdeleri üzerinde bırakılmaz.

SAKSOFONLAR
Günlük Bakım: Günlük çalışma sonunda, çalgının bek bölümü ve gövdesinin içerisindeki soluk birikintileri ile üzerindeki tozun silinip temizlenmesi ve bek bölümündeki boyun mantarının vazelinle yağlanmasıdır.

Aylık Bakım: Günlük bakım işleminden sonra çalgının sökülerek temizlenip yağlanmasıdır. Bu bakımda calici; eğimi bozulan veya kırılan yayları ve ayar ile bağlantısı olmayıp tek çalışan perde güderilerini değiştirebilir.

Genel Bakım: Günlük ve aylık bakımların dışında kalan işlemlerdir. Çalgı onarım teknisyenleri tarafından yapılır. Çalgının tüm olarak bakımıdır ki, güderi ve yayların değiştirilmesi, vida, mantar ve keçe ayarlarının yapılması gibi işlemleri kapsar.

Bu çalgıların boyun bölümü, Klarnette gösterilen biçimde, gövde bölümü ise; bir ucuna yumuşak bir bez sarılmış uzun ve yuvarlak tahta bir çubukla temizlenir. Soluk birikintilerinin etkisiyle, güderilerin çabuk çürümesini önlemek için, bu temizliğin; haftada en az üç kez yapılması yararlıdır. Kamışlar her çalışma sonunda özenli silinmeli ve korunmalıdır. Bekler sabunlu ılık su içerisinde sık, sık yıkanmalıdır.

YAĞLAMA GÜDERİ VE YAY DEĞİŞTİRME
Yağlama işlemi; ince bir kıl fırça veya kaz tüyü ile yapılır. Vida kenarları ile eklem yerlerinden az az yağlanıp, perdeler çalıştırılarak, yağın mil içine dek girmesi sağlanır. Bu işlem birkaç kez yenilenir.

Yağı bol kullanmak gereksiz ve zararlıdır. İçeriye işlemeden dışarıya taşırılan yağlar, tozlarla birleşerek bir macun katını oluştururlar. Zamanla kuruyan bu kat, sertleşerek perdelerin çalışmasına ve kuruyan millerin oksitlenmesine sebep olur.

Güderi değiştirme; aşınan güderinin perdesi sökülüp, ateş üzerinde ısıtılarak gevşeyen güderi çıkarılır. Yeni güderi yatağına yerleştirilmeden, kırmızı mum (komalak) eritilerek yatak içine damlatılır. Damlatılan mum ateşte ısıtılarak eritilir ve önceden hazırlanan güderi yatağına yerleştirilir (güderiyi, güderi yatağını ısıtmadan önce birkaç yerinden bir iğne ile delip yatağına öyle koymalıdır, bu işlem yatak ısıtıldığı zaman, güderi içindeki havanın çıkmasını sağlar, yalnız deri güdenlerde yapılır). Sonra, ateşi güderiye yaklaştırmadan perde bu kez tersinden ısıtılıp, çok hafif bastırılarak güderinin yerine alışması sağlanır.

Yay değiştirme; kırılan iğne yaylar, vida yatağı içerisinden çıkarılır. Yeni yayın arkası hafifçe ısıtılarak ezilir ve yatağına yerleştirildikten sonra gerekli eğim verilir.

Yassı yaylarda; perde sökülür. Kırılan yayın vidası çıkarılarak yenisi takılıp gerekli eğim verilir.

Uzun zaman kullanılmayacak çalgıların, vida, mil yatakları, gövde ve güderleri vazelinle yağlanarak kutularına konulur. Kutuların konulacağı yerin de, kuru veya nemli olmaması göz önünde tutulmalıdır. Bu durumdaki çalgılar kullanılacakları zaman, iyice silinip bu kez ince yağla yağlanarak göreve hazır edilir.

ALAŞIMLI ÇALGILAR
Trompet - Kornet - Korno - Trombon - Büğlü - Alto - Bariton - Bas - Kontrbas vb.
Günlük Bakım: Günlük çalışma sonunda, çalgının sökülerek temizlenip yağlanırı asıdır. Bu bakımda çalıcı; bütün piston ve tumbaları söküp temizler. Ezilen, kopan perde ve kapak mantarları ile musluk mantar ve yayını değiştirebilir. Pistonlar ince yağla, tumbalar da vazelinle yağlanarak yerlerine takılır.

Genel Bakım: Günlük ve aylık bakımların dışında kalan işlemlerdir. Çalgı onarım teknisyenleri tarafından yapılır. Çalgının tüm olarak bakımıdır ki, perde, kapak keçeleri ile musluk mantar ve yaylarının değiştirilmesi, esilen kısımların düzeltilmesi, kaynak ve lehim gibi işlemleri kapsar.

Alaşımlı çalgıların içlerini temizlemek için, sabunlu sıcak su; çalgının bütün uzunluğunca içerisinden geçirilmek üzere, kalak içine boşaltılır. Bu su, çalgının perde kısımları içinden geçerken (bu kısımları iyice temizlemek amacıyla), perdeler birkaç kez işletilir. Sabunlu sıcak su, çalgının içindeki birikinti ve kirleri yumuşattıktan sonra, çalgının içine ağızlık borusundan soğuk ve temiz bir su doldurularak üflenir. Böylelikle çalgının içindeki kirler giderilmiş olur. Yalnız ağızlıklar her çalışma sonunda çıkarılmalı ve iyice temizlenmelidir.

YAĞLAMA, KEÇE, MUSLUK MANTARI VE YAYINI DEĞİŞTİRME
Yağlama işlemi; ince bir kıl fırça veya kaz tüyü ile yapılır. Çıkarılan piston ve tumbalar önce silinip temizlenir (tumba içerisindeki soluk birikintileri iyice temizlenmezse, oksitlenme yapar, bu durum piston ve tumbaları yatağına kaynatarak çalışmalarına engel olur). Sonra pistonlar ince yağla, tumbalar vazelinle yağlanıp, yerinde çalıştırılarak alıştırılır.

Keçeler, perde ve kapakların çapına göre seçilerek veya yerine göre kesilerek takılır.

Musluk mantarı, musluktaki yatağının çapında olmalıdır. Çıkarılan musluğun mantar yatağı içine kırmızı mum damlatılır, ve önceden hazırlanan mantar yerine yerleştirilir.

Musluk yayının değiştirilmesi; yayı değiştirilecek musluğun yerinden sökülüp, yeni yayın yatağına geçirilmesiyle olur.

Ağızlığın sıkışması; ağızlık çalgıda takılı bırakılmaz. Eğer bir sıkışma olmuşsa, bu gerçekten calicinin kusuru yüzünden olmuştur. Ya uzun süre ağızlığı çalgıda takılı bırakmıştır ya da, yağlama ve temizlik işlemini aksatmıştır. Bu durumda ağızlığı çıkarmak için çalgı zorlanmamalıdır. Yapılan bütün denemeler başarısız olmuşsa, en kısa zamanda çalgı onarım teknisyenine başvurmalıdır.

Uzun zaman kullanılmayacak çalgılar, tumba ve perdeleri iyice temizlenip kurulandıktan sonra, vazelinle yağlanarak kutularına yerleştirilir. Kutuların konulacağı yerin, kuru veya nemli olmaması göz önünde tutulmalıdır. Bu durumdaki çalgılar kullanılacakları zaman, iyice silinip temizlenir ve bu kez tumbalar vazelinle, perdeler ise ince yağla yağlanarak göreve hazır edilir.

ÇALGILARIN DONMASI
Soluklu çalgılar, soluk buharının 0 C° de donması nedeniyle, görev yapamaz duruma gelir. Bunun çaresi, Türkiye'de ilk kez bu Feridun ÇALIŞIR tarafından bulundu (1979) ve uygulama başarıyla sonuçlandı. Aşağıda açıklanan iki yolla da olumlu sonuç elde edilmektedir.

a. Saf antifrize 1/5 oranında ince tüfek yağı karıştırılıp, elde edilen karışım görevden önce pistonlara sürülecek,
b. Grafit tozu, ince bir yağ katı oluşana dek pistonlara sürülecek,

Elde edilmesi kolay ve ekonomik olan bu her iki yol da, olumlu sonuç verir. Hiç bir yan etkileri yoktur. Görevden sonra çalgıların sabunlu ılık su ile temizlenmesi, normal çalgı bakımının gereğidir.

Ancak çok soğuk havada, alaşımlı çalgıların ağızlıkları el içinde, ya da cepte sıcak tutulmalıdır. Çalmaya başlanacağı anda ta-kılmalıdır. Aksi durumda, ağızlık dudak derilerine yapışarak kopartır.

VURULARAK ÇALINAN ÇALGILAR
Vurularak çalınan çalgılardan, davul ve trampetin bakımında; derilerine ve trampetin tellerine özel bir dikkat gösterilmelidir, özellikle davul derilerini gererken, çemberi sıradan değil karşılıklı olarak yapmak gerekir. Yağmurlu ve nemli havalar dışında davul derileri daima normal gerginlikte bulundurulmalıdır. Davul korunduğu yere bırakılırken, alaşımlı kısımları iyice kurulanmalı ve deri üzeri örtülmelidir. Ziller de özel bir bakım ister. Ağır bir cisim altına bırakılmadığı gibi, sert bir yere çarpmamak ta gerekir.


Davul ve trampetlerin deri bakımından ise; cam (şeffaf) derili çalgılar kullanıldıktan sonra temizlenir, kort (titreşim yayları) gevşetilir. Deri olan çalgılarda ise, kullanıldıktan sonra normal geriliminin 1/3 oranında sıkılarak yapılıp deri kuruduktan sonra normal gerginlik verilir.

Anadolu Uygarlıkları Enstrümanları

Hitit Liri



Santur

Ney

Def- daire -dümbelek-bendir

Murinhur (moğol türkleri)
Selçuklu tanburu



Çıldırtan Enstrüman





Glassharmonika (İngilizce:Glass Harmonica), (Almanca:Glasharmonika), (Fransızca: Armonica de verre)(Bilindiği adlar : Glass armonika)18.yüzyılda Benjamin Franklin tarafından mekaniksel versiyonu icat edilmiş ve "armonica"(armonika) adını koymuştur.İtalyancada "armonica" harmoni demektir. Parmakların ıslatılmasından sonra dönen düzenek üzerindeki bardaklara sürterek ses çıkarır.
Franklin'in Armonikası [değiştir]


Franklin tarafından1761 yılında tamamen yeniden yapılarak düzenlendi ve Franklin adını İtalyanca harmoni kelimesinden gelen armonica(armonika) koydu ve Londra cam üfleyicisi Charles James ile çalıştı ve bir tane yaptılar. 1762 de dünyaya tanıtma galasında Marianne Davies tarafından çalınmıştır.
Franklin'in pedallı versiyonunda yatay olarak 37 kase demir bir dingile tutturuldu.Bu pedal ayakla dönüyordu.Ses ıslak ellerle kenarlara dokunularak çıkarılıyordu.Kenarlar akord etmek için farklı renklere boyanmıştı. A'nın koyu mavi , B'nin mor , C'nin kırmızı , D'nin turuncu , E'nin sarı , F'nin yeşil , G'nin mavi ve tesadüfel gelen bemol ve diyezler beyazdı.


İlginç Enstrümanlar

Obua: Pek küçük boyuna rağmen çok geniş bir ses aralığına sahip nefesli çalgıdır Tahta bir silindir gövdesi ve üzerinde tuşları vardır İnsan sesine en yakın enstrüman olması, hakkında edindiğimiz en enteresan bilgi doğrusu Bu nedenle, orkestralarda tüm diğer çalgıların akort edilmesi için referans alınan la notasını obua verir Mozart’ın do majör konçertosu ile hak ettiği önemi kazanmış bulunan obua, Fransızca “yüksek sesli tahta” anlamına geliyor Görünümü hakkında insanlar genellikle hatalı bir fikre sahiptir Kendisi aslen şöyle bir şeydir


Korno: Bir obua çeşididir diyebiliriz Obuadan daha tiz sesler çıkarabilir Döne döne uzanan ve ağzı geniş bir huni ya da bir çan şeklinde açılan bakır borudur kabaca Çalması gerçekten de pek zordur Sağlam bir nefes ve iyi konsantrasyon gerektirir İyi çalınmazsa çok akla zarar sesler çıkarmak gayet mümkündürNasıl bir şeydir diye soranlara buradan gösterebilirsiniz Latince “boynuz” anlamına geldiğini de bilmekte fayda var Neden demeyin, bilgi birikiminizi aktarma fırsatını bulacağınız bir konunun nerede açılacağını asla bilemezsiniz


Fagot: Boru biçimli, perdeli bir nefesli müzik aletidir Kamıştan imal edilen iki borunun birbirine takılması ve ucuna da kıvrımlı bir ağızlığın eklenmesiyle oluşur Dört bağlantı parçası bulunurOrkestralardaki en kalın sesleri çıkaran çalgı olmasına rağmen çok yumuşak bir tını verir Beethoven’ın 5 ve 9 senfonilerinde önemli rolü vardır Neye benzediğini görmek için şuraya tıklayabilirsiniz
Didgeridoo: “Dijuridu” şeklinde telâffuz edilen enstrüman, Avustralya yerlileri Aborjinler’in geleneksel çalgısıdır Epeyce uzun, bambudan ya da oyulmuş ağaçtan mamul bir borudan ibarettir desek çok da yalan olmaz Ağız kısmı balmumu ile desteklenir ve genellikle üzerine güzel desenler resmedilir Ses çıkarmak için oldukça pratik yapmak şarttır Ola ki ses çıkartmayı bir şekilde becerdiniz, sürekliliğini sağlamak için de burundan nefes alırken aynı anda ağızdan da verebilmek gerekir Bizim pek sevdiğimiz Jamiroquai bu aleti şarkılarında sık sık kullanır Bir not: Yerliler en makbul dijuridunun tahta kurularının kemirdiği ağaçtan yapılanı olduğunu söylermiş Tipini merak ediyorsanız şuraya bakabilirsiniz
Gitar, piyano, davul değil.




Klavsen: Tenis ile badminton arasındaki ilişkinin bir benzeri de piyano ile klavsen arasında yaşanıyor arkadaşlar Piyanoya benzeyen ve piyano gibi çalınan klavsenin sesi daha mekaniktir ve eğer profesyonel bir klavsen ustası değilseniz tuşa vuruşa bağlı olarak seslerin uzunluğu değişmez Zira piyanoda ses tellere minik çekiçlerin vurmasından çıkarken klavsende ufak mızraplar telleri çekerek ses çıkarır Kanun gibi yani Mozart’ın Türk Marşı’nı dinlerseniz klavsenin sesini daha önce de duymuş olduğunuzu anlayacaksınız Tori Amos’tan duymuş olabilirsiniz hatta Bu arada klavsenin bir diğer adı da “çembalo”dur Bakınız şöyle bir şeye benzer
Klavikord: Klavsene benzer ama mekanizması onun gibi çekmeli değil piyano gibi vurmalıdır O zaman tekrar piyanodan bahsediyoruz gibi oldu ama durum bu da değil Tuşa basılınca, altındaki pirinç çubuk tuşun teline vurarak ses çıkarır Sesi fazla yüksek değildir ama esrarengiz ve duyguludur Beethoven’ın favori enstrümanlarından biri olduğu söylenir Görünüşü şöyledir
Kudüm: Yanyana konmuş, boyutları biraz farklı iki tane ufak davul getirin gözünüzün önüne, aşağı yukarı kudüm nedir anlamış olursunuz Kudüm, bakır gövdeye gerilen deriden mamul vurmalı bir çalgıdır Tasavvuf müziğinin ve mehter takımlarının vazgeçilmez enstrümanı, “düm tetek düm tek” ritmiyle özdeşleşmiştir “Zahme” denilen yumuşak ağaçtan yapılma sopalarla çalınır Akort değişiklikleri derinin ısıtılmasıyla sağlanırMerak edenler nasıl göründüğünü anlamak için buraya bakabilir
Bongo: Kudüm gibi ağır bir vurmalıdan bongo gibi lay lay lom bir alete geçiyoruz Bu da yanyana yerleştirilmiş iki adet birbirinden farklı büyüklükte davuldan meydana gelir Yere oturup dizlerinizin arasına sıkıştırarak çalmanız lazımdır Küba kökenli olması, yani sıcak iklimlerden kopup gelmesi dolayısıyla eğlenceli ve ritmik şarkılarda kullanılması normaldir Şöyle görünür


Sitar: İki enstrümanın isimleri birbirine bu kadar benzer ancakSitar ve kemençe Hayret verici değil mi? Tamam kabul ediyoruz, felaket bir şakaydı Sitar biliyor olabileceğiniz gibi Hindistan kökenli bir çalgıdır Adının “otuz tel” anlamına geldiği söylenir En çok tanınan ustası Ravi Shankar’dır Batı dünyasına girişi bir Hindistan gezisinde sitarın büyüsüne kapılan Beatles üyeleri sayesinde olmuştur 30 civarı teli bulunması ve parmağa takılan mızraplarla çalınması dolayısıyla kanuna benzetmek oldukça mümkündür Türk müziğine girişinde de Orhan Gencebay’ın katkılarını göz ardı etmek mümkün değildir Şöyle bir şeye benzer
Tulum: Karadeniz kökenli, keçi postundan yapılan bir çalgıdırÜflemeli diyeceğiz ama tam da diyemiyoruz Flüt ya da saksofon gibi üfleyerek çalınmıyor çünkü Havayla doldurulan tulum koltuk altına sıkıştırılarak tutulur ve havası üzeri delikli ahşap ağzından boşalırken ses çıkarılır Çalan kişi boşalan hava yerine yenisini doldururken bir yandan da delikli kısmını flüt gibi kullanır Eğer etekli İskoç erkeklerinin gayda isimli enstrümanı taşıdıkları bir resim gözünüzün önüne geldiyse tamam, tulum da aynı ona benzer Yani şuna benzer demek istiyoruz
Gitar, piyano, davul değil


Sipsi: En sevimli isimli enstrümanlar arasında kafadan ilk üçte yer vereceğimiz sipsi, Ege yöresinde ağırlıklı olarak kullanılan, zurnaya benzer üflemeli bir çalgıdır Küçücük, parmak kadar bir şeydir Haliyle incecik bir sesi vardır Tahtadan, kamıştan ya da kemikten yapılabilir Görüntü ve ses olarak neye benzediğini öğrenmek için adres burası
Cümbüş: Teneke bir tencereye telli bir sap bağlanmış gibi görünen ama bu haline rağmen insanın içine işleyen bir ses çıkarabilen enteresan çalgıdır 12 teli vardır Zeynel Abidin Bey isimli kişi tarafından yapılan ilk cümbüş 1930 yılında Atatürk’e dinletilmiştir ve söylendiğine göre ismini de bizzat Atatürk koymuştur Mor ve Ötesi’nini “Cambaz” şarkısının girişinde cümbüş sesi duyabilirsiniz Tipine de şuradan bakabilirsiniz
Banço: Kovboyların çalgısıdır Gitar desek tam değil, mandolin desek o da değil, hatta cümbüş desek o da değildir ama hepsine bir parça benzer En az 5 teli vardır Uzun bir sapı, deri bir gövdesi olur Caz müziğinin önde gelen enstrümanlarından biridir Bakınız şöyle bir şeydir Sizin de bildiğiniz sıradışı enstrümanlar varsa söyleyin biz de onları öğrenelim Bakın mesela giderayak aklımıza minyatür bir bağlama olan cura ve Mısır’da çok bilinen, neye benzeyen üflemeli bir alet olan kavala geldi Tamam tamam kavala aklımıza filan gelmedi, arayıp da bulduk, sizi mi kandıracağız Ama perdeleri olan ud diyebileceğimiz lavta sahiden geldi aklımıza şimdi, o kadar da biliyoruz canım.


Enstrüman (Çalgı) Nedir ?

Çalgı (müzik aleti) müzik yapmak için kullanılan aletlere verilen genel addır.
Çalgıların türleri, tarihi, yapım biçimleri gibi konuları inceleyen bilim dalına da Organoloji denir.
Çalgı yapımı, bazı bilim alanlarını yakından ilgilendiren bir teknolojidir. Akustik bilimi ve sanat tarihi bu yan dallar arasındadır. Çalgıların kullanımları ve tarih içinden gelerek aldıkları yeni biçimler, sosyolojik araştırmaların kapsamındadır. Arkeolojik araştırmalar ise çalgıların 5000 yıl önce kullanıldığını göstermektedir. Çalgı biliminin temeli 20. yüzyıl başlarında atılmıştır. Çalgılarda bulunan parçaların adlandırılarak uluslar arası birer terim haline gelmesi de bu yakın döneme rastlar. Müzik yazarı ve çalgı yapımcısı Victor-Charles Mahillon, çalgı bilim alanında önderlik eden bir uzmandır. Doğal olarak bu alanda derinleşebilmek için, akustikçilerin ve müzikologların katkılarına ihtiyaç duyulmuştur. Çalgıların bilimsel olarak sınıflandırılmasını ve adlandırılmasını 16. yüzyılda Sebastian Virdung ve Martin Agricola ile 17. yüzyılda Michael Praetorius ve Rahip Marin Mersenne'nin (1588 - 1648) gerçekleştirdikleri söylenebilir.






Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/245494-calgi-nedir.html#ixzz1prbTJbZs